Türk toplumunun en önemli geleneklerinden biri olan düğünler, genellikle mutluluğun, aşkın ve bir araya gelmenin simgesi olarak kutlanır. Ancak son dönemde yaşanan bir olay, bu mutlu günlerin nasıl kabusa dönüşebileceğini acı bir şekilde gösterdi. Geçtiğimiz hafta bir çiftin düğününde yaşanan maganda dehşeti, hem katılımcıları hem de geniş bir toplumu derinden etkiledi. Düğün merasimi sırasında gerçekleşen silahlı atışlar sonucunda, masum bir gelin adayı hayatını kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya geldi ve gözünü kaybetti. Bu olay, düğünlerde silah kullanımına karşı alınması gereken önlemleri bir kez daha gündeme taşıdı.
Düğünlerde silah atışı, geçmişten günümüze birçok kültürde gördüğümüz bir gelenektir. Ancak, bu gelenek günümüzde tehlikeli bir boyut kazanmış durumda. Özellikle Türkiye'de, düğünlerde yapılan silahlı atışlar, çeşitli kazalara ve yaralanmalara neden olmaktadır. Son olayda olduğu gibi, masum bir katılımcı her an canını riske atmakta. Düğün sahibi ve konuklarının sevinçle kutladığı anlar, aniden bir trajediye dönüşebiliyor. Düğün sahiplerinin "eğlenceli" bir anı yaratma isteği, bazen felaketle sonuçlanabiliyor. Sadece geleneklerin değil, bu geleneği sürdürmek isteyen bireylerin de sorumluluğu oldukça büyük. Düğün sahipleri mutlulukları için planladıkları günün bir felaketle sonuçlanmaması için gerekli önlemleri almak zorundadır. Her ne kadar "geleneğimiz" dense de, artık silah kullanımı gelenek olmaktan çıkmalı ve sadece keyifli anlarla dolu kutlamalara odaklanmalıyız.
Bu tür olayların önüne geçmek için, toplumun farklı kesimlerinin birlikte hareket etmesi gerekiyor. Yetkililer, düğünlerde silah kullanımının yasaklanması ve katı güvenlik düzenlemelerinin getirilmesi için çalışmalar başlatmalı. Bu durum sadece düğünlerde değil, tüm sosyal etkinliklerde geçerli olmalı. Kazaları önlemek için düğün salonlarına özel güvenliklerde tetikte olmalı; müzik anında ya da farklı zaman dilimlerinde yapılan silahlı kutlamaların önüne geçilmelidir. Ayrıca, düğünlerde bilinçli ve güvenli bir kutlama ortamı yaratmak için ailelerin ve eğlence mekânlarının iş birliği içinde çalışması şart. Ebeveynler, çocuklarına güzel, ama aynı zamanda sorumlu ve güvenli kutlama biçimlerini öğretmekle yükümlüdür. Unutulmamalıdır ki, mutluluk ve sevinç dolu anlar yaşamak istediğimizde, sağlıklı bir ortamda bulunmak her şeyden önce gelir.
Son olarak, evlilik ve düğün gibi özel günlerimizde daha dikkatli olmamız gerektiği bilincine varmalıyız. Bu tür trajik olayların bir daha yaşanmaması için toplumun tüm bireyleri üzerine düşeni yapmalıdır. Birlikte hareket ederek, bu güzel günlerin sadece sevgi, mutluluk ve bir araya gelmek için kutlandığı yerler olmasını sağlamalıyız. Yeni düzenlemeler, yüksek sesle yapılan uyarılar ve barış içinde kutlamalarla, düğünlerimizi yeniden yaşatabiliriz. Düğünümüzde yaşanacak en büyük mutluluk; sevgi, barış ve güvenle bir araya gelmek olmalıdır. Unutmayalım ki; mutluluğumuzun temeli, güvenliği de içermelidir.